Mustafa İpekçioğlu, 13 Temmuz 1986 yılında müzisyen bir ailenin ilk çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelir. Dedesi Mustafa İpekçioğlu tanbur çalıp kasideler okurken babası Mehmet İpekçioğlu ise kendine has üslubuyla çeşitli gazino ve düğün salonlarında bağlama çalar. Mehmet İpekçioğlu oğlu Mustafa’nın müzik yeteneğini oğlu henüz beş yaşındayken fark eder. Mustafa, evde babası bağlama çalarken babasının yanına gider ve bağlamayı kucağına alıp kasap havası çalar. Babası oğlunun müziğe yeteneği olduğunu işte o an fark eder ve oğlunun iyi bir müzisyen olması için onu destekleme kararı alır. Mustafa, ilk eğitimini babasından alır. Babasına düğün salonlarından, gazinolarda eşlik eder. Daha ilkokul çağında bir çocukken çeşitli kültür merkezlerinde, korolarda bağlama çalmaya başlar. Henüz dokuz yaşındayken radyo ve televizyon programlarına katılır.
Dede-Oğul- Torun programına çıkar. 13 yaşındayken Türkiye’de düzenlenen ses yarışmasında 2. olur ve o yıl ilk demosu çıkar. Demonun çıkmasının ardından Universal müzik bünyesinde albüm çalışmalarına başlar ve o sırada da İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Çalgı Eğitim Bölümünü kazanır. Mehmet İpekçioğlu, oğlu Mustafa’nın müzik alanında eğitim almasını istediği için oğlunun kaset anlaşmasını fes ederek, okuluna ağırlık vermesini ister. Mustafa, büyük bir heyecanla üniversiteye başlar ve adeta bölümüne aşık olur. Derslerine sıkı sıkıya sarılan Mustafa, ilk yıl üniversitenin Onur Kurulu Başkanı olur. Aynı yıl Mustafa Kemal Amfisi’nde gitarist bir arkadaşıyla çok önemli bir konser verir ve böylece okulda müzisyenliğini kanıtlar.
Usta müzisyenlerin izinde…
Mustafa, Türk müziğinde derin izler bırakan Aşık Veysel, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Mahsuni Şerif, Çekiç Ali, Ali Ekber Çiçek gibi üstadlardan ve günümüzün önemli bağlama virtüözleri İsmail Tunçbilek, Güray Hafiftaş, İsmail Derker, Çetin Akdeniz’den etkilenir.
Lise yıllarında tanıştığı Paco de Lucia’dan çok etkilenir. Evde, okulda her yere onun adını yazar ve Lucia’yı göreceği günün hayalini kurar. Lucia, Mustafa’nın müzik hayatında önemli bir yere sahip olur. Öyle ki, 2004 yılında Paco de Lucia’nın Harbiye Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleşen konserine gider ve Lucia’yı görmek için yağmurda saatlerce kulis önünde bekler fakat yine de göremez.
Hangi başarılara imza attı?
Mustafa, 2004 yılında Ali Özütemiz ve Yusuf Hayaoğlu’nun sunduğu programda çalar. Üniversiteye geçtiğinde Muazzez Ersoy, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Zara, Sibelcan gibi usta isimlere bağlamasıyla eşlik etmeye başlar. Özcan Deniz’in solist Orhan Şallıel’in şefliğini üstlendiği Kültür Köprüleri adlı projeye diğer telli enstrümanlarıyla birlikle (Buzuki, ud, cümbüş) telli enstürman solisti olarak katılır. Aykut Gürel’in projesi olan ve Selami Şahin’in solistliğini yaptığı “Baba Bando Projesi”nde yer alır. Ardından Hüsnü Şenlendirici ile “Ensable” grubu bünyesinde müziklerini dünyaya tanıtır. 2008 yılında “Funkistan” adlı bestesini dinleyicilerinin beğenisine sunar. Tarık Sezer’İn şefliğini yaptığı “Altın Güvercin Star Akademi”, Suat Sakarya’nın şefliğini yaptığı “Rap Star” ve Metinözülkü’nün şefliğini yaptığı Veliaht Programı’nda çalar. Ömer Faruk Tekbilek ile birlikte Yeni zelanda ve Avusturalyalı müzisyenlerle “Kültürler Bir Projesi” kapsamında konser verir.
Show TV’de 2011’de yayınlanmaya başlayan O Ses Türkiye ve O Ses Çocuklar yarışmasında çalmaya başlar. Ardından yine Acun Ilıcalı’nın sunduğu ve Tarık Sezer’in şefliğini yürüttüğü Rising Star Yarışması’nda çalmaya başlar.
2015 yılında TRT’nin açtığı sınavı kazanarak TRT Bağlama Sanatçısı olur ve 10 Kasım 2015 tarihinde TRT ile birlikte ilk konserini verir.
2015’in sonlarına doğru Gökhan Özoğuz ve Hakan Yelbizle birlikte ortak Albüm projesi hazırlıklarına başlamıştır.
@imustafaipekcioglu Resmi İnstagram Kanalı
“Dostum Hakan YELBİZ’li Anısına”
♾️Seni Özlüyoruz…
#Mustafa İpekçioğlu
İlerleyen zamanlarda arkadaşları arasında “Şarbon” lakabıyla anılır. Bu lakabla anılmasının sebebiyse çoğu arkadaşı bahçede futbol oynarken, Mustafa’nın sabah 9’dan akşam 5’e kadar sazını çalmasıdır. Hocası Fulya Şener, Mustafa’nın müziğe aşk ile bağlı olduğunu görünce onu şu sözlerle yüreklendirir: “Mustafa zehir gibi bir müzisyensin. Sazına, müziğine öyle aşıksın ki arkadaşların senden esinlenerek sazlarına daha çok çalışmaya başladı. Herkese enstürman aşkını aşıladın. Şarbon gibi adamsın.” Hocasının sözleriyle Mustafa, “Şarbon” lakabıyla anılmaya başlar.